doguma hazirlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DOĞDUĞUMDA BENİ MÜDAHALE MASASINA DEĞİL, GÖĞSÜNE YATIRSINLAR ANNECİM...


 
       

 " Canım anneciğim, şu an karnındayım ve çok güzel vakit geçiriyorum. Senin nefesinle nefes alıyor, senin yediklerinle besleniyorum. Varlığın sayesinde var oluyorum. Sen benim küçük dünyamın en büyük hediyesisin. Her şeyi birlikte yapmak o kadar güzel ki...

         Bu ılık suyun içinde yüzmek, dönmek ve bu damarlı boruyla oymanak çok eğlenceli. Hatta bazen boynuma, bacaklarıma ve kollarıma dolanıyor ve ben yine hareket ederek onu düzeltebiliyorum. :)

            Burada geçen her gün beni sana biraz daha yaklaştırıyor. Senin kucağında sağlıkla kalabilmek için gelişimimi sürdürüyorum. Ve doğduğumda göğsüne yatmak en büyük hayalim. Çünkü; geleceğim o dünya çok yeni ve alışana kadar sadece seninle olmak istiyorum. Senin kokunu , kalp atışlarını biliyorum. Lütfen anneciğim, doğduktan sonra beni hemen sen al ve göğsüne yatır. Başka hiç bir şeye ihtiyacım yok"

            Selam sevgili anne ve baba! Bebekten sonra sazı elime ben alayım izin verirseniz; 
  
           Bebeğiniz geliyor, ister iki aylık olsun ister sekiz aylık olsun, her biriniz ona kavuşacağınız anın heyecanı içerisindesiniz. Nasıl olunmaz ki ? Minicik elleri ve ayaklarıyla, komik surat ifadeleri ve kokusu ile hayatınıza anlam katacak ve hatta değiştirecek yeni bir insancık doğacak! Doğmakla kalmayıp sizin olacak. Bir sürü hayaliniz var onunla ilgili biliyorum. Çok hazırlık yaptınız, para harcadınız, evet hepsine değer o mucizeler.

        Sırf her şeyin en iyisi olsun diye çok pahalı bir hastanede, pahalı bir doktora gidiyorsunuz belki de... Peki sizce bu bebeğinizin yukarıdaki isteğini karşılar mı ? Yoksa sadece otel hizmeti almak sizin bir hastaneden beklentinizi karşılamaya yeterli mi ? 

        Şimdi hazır olunuz, birazdan yazacaklarım sizi korkutmak için değil, sadece tercihlerinizi yaparken hayati önem taşıyan, belkide bebeğinizin tüm hayatını etkileyecek olan Ten Tene Temas ve ülkemiz hastanelerindeki uygulamalarıyla ilgili.

        Bir çok hastane bebekler doğduktan sonra aynı ritüelleri uygular. Bunlar rutine binmiş, robotlaşmış, insanı yöneten en temel şey; yani "duygu"dan uzak müdahalelerdir. Şöyle ki; bebeğiniz doğar ve elinde havluyla bekleyen bir bebek hemşiresi tarafından doktorunuzun elinden devralınır. Hemen ısıtıcı yatak altına koyulur, bebek kurulanır, ağlaması güçlensin diye sırtı sıvazlanır, burnundan midesine kadar elektrikli süpürge mantığıyla çalışan aspirator sondaları ile sıvıları çekilir, poposunda delik var mı , yoksa kapalı mı diye oradan da bir sonda ile kontrol edilir. Çocuk doktoru hemen o an muayene eder ve herhangi bir sorunu yoksa anneye bir dakika gösterilir (sezaryen ise zaten ancak bir saat sonra görebilir). Daha sonra bebek arabasına yatırılarak bebek odasında bakımlarına devam edilmek üzere yola çıkar. ( Ne bakımmış! Bu yaşıma geldim, bu kadar bakım yaptırmadım :) )

      Efendim daha bitmedi. Hemen hepatit B aşısının ilk dozu yapılır. ( aslında ikinci gün ya da azcık
dünyanın güzelliklerini gördükten sonra da yapılabilir. Örn: Anne-Baba...) Daha sonra K vitamini ki bu gereklidir. Ancak anne kucağında da yapılabilir. Bebeğin tartısı, boyu baş çevresi ölçülür. Sonra o masum ,annesi gelene kadar ağlayarak bebek odasında bekler!
      Bu yazıyı okuduğuna göre ilgili ve mantıklı bir insansın. Söyle bi yahu! Şu saydıklarımın hangisi acil? Bebek annesinin kucağına verilse, muayenesi orada yapılsa, bebek dünyaya gelir gelmez en güvendiği kucağa gitse, dünya daha güzel bir yer olmaz mıydı ? Aaaa bu arada yukarıda saydığım müdahaleler gereklidir diyorsan onlar için de iki çiftten fazla lafım olacak birazdan. 

      Öyleyse neden bağıra çağıra, haykıra yuvarlana bebeğinize doğumdan sonra ilk siz temas edin dediğimi açıklığa kavuşturayım da bu konu kapansın.

  1-    Bi kere anne göğsüne yatırılan bebeğin o andan itibaren kalp atışı, solunumu, ısısı sabitlenir. Yani anneye vermediğin bir çocuğun yaşam bulguları zaten normal olamaz ki. Neyin muayenesini yapıyosunuz efendiler!

  2- Hemen masaya götürüldüğü için göbek kordonu da hemen kesildi. Bebek hayretler içinde diyor ki;" akciğerlerim nefes almaya uyumlanana kadar ben oradan oksijenlenecektim bre insafsız." :) 

  3- Bebeği ağlatma konusuna hiç girmeyelim. Çünkü doğduğunda ağlayan bebeğe sevinip el çırpmak bizde ata sporu... Yo yooo, bi yanlışınız var. Ağlamak bebeğin ciğerlerini çalıştırmaktan çok kalbini ve beynini yorar. Ten teması kuran bebeklerde gördüğüm şey ise çok sağlıklı, pespembe olmanın yanı sıra AĞLAMAMALARI !!! Dünya mucizelerle dolu bir yer...

  4-TTT ( ten tene temas ) bebeğin onca müdahale görmeden hayata güvenli geçiş yapmasını ve işlemlerin gerektirdiği ağrıları engeller. 

  5- Lohusa depresyonunu engellemede kaçırılmaz fırsat! Üstelik ücretsiz!!! Neden biliyor musuuuun? Çünkü o bebek senin hormonotörün ( bu da yeni bişey ). Yani hiç bir antidepresanın, hiç bir hormon takviyesinin dışarıdan yapamayacağı şeyi, sana dokunup, tenine temas edip, mutluluk ve lohusalığı güvenle geçirmen için gereken hormonları salgılatıır. Böyle de işe yarardır benim yavrucuklarım. :) 

Baba ile TTT onunla da bağ kurmasını ve güven duyarak daha rahat bir bebeklik geçirmesini sağlar.


  6- TTT doğumdan hemen sonra "ay bebeğime bişe mi oldu? " sendromunu engeller. 

  7- Bebeğinizle aranızdaki iletişimi arttıtır. Arkadaş olursunuz. TTT yapmazsanız ve çocuk asi olursa suçlusu ben değilim. :) 

  8-Bebeğin emme reflexi hemen harekete geçer. İlk yarım saatte anneyle buluşmazsa fena olur. Emmez etmez. "Beni doğumdan sonra kucağına yatırmayan ananın südünü emmem ulen!" diyecek bir Tatar Ramazan doğurmayacağınızın garantisi var mı ? :) İşin şakası tabi ama ilk yarım saatten sonra emme reflexinde kayıp yaşanabiliyor. En iyisi işini sağlama al. Bebeği kucakta tut. 

  9- Bir nevi aşıdır desem TTT için? Göğse koyulduğu anda hemen dil dışarı çıkar ve meme arayışlarına girilir. E sonra o bakteriler ağızdan bedene gideeer ve bağışıklık sağlar. Yani; normal doğum yaptın, bebek vajendeki bakterileri aldı, aşı biiiiir! Göğse koydun, yaladı yuttu, aşı ikiiiiiii. Anne sütünü zaten biliyorsunuz oldu mu sana aşı üüüüüççç!!! Bu bebek hiç bir şey yapılmadan bile doğal olarak korunuyor. İşin üzücü yanı ben bunca yılda onca sezaryen olmuş, anne göğsüne 1 saat sonra gitmiş ve ilk günden itibaren mama ile beslenmiş çocuk gördüm ki, bir kaç ay sonra onları sürekli hastanede görmemin tesadüf olmaması şaşırtıcı değil.
Bebekler doğduklarında aşırı ışık olmazsa gözlerini açarak annelerini ararlar. Eğer TTT yapılmışsa bakışma gerçekleşir ve ilk görüşte aşka sizi inandırır.

  10-Evet biliyorum doğum fotograflarını çok seviyorsunuz. Şimdiye kadar gördüğüm en güzel fotoğraflar anne ve bebeğin kucaklaştığı o duygu dolu anlarda çekilenlerdir. Partiye baba da katıldığında tadından yenmez... 

   Doğumuna sahip çık! Doktor izin vermiyor deme! İzin veren çok! Ara bul! Bebeğinden kucağını esirgeme! Sen onun meleğisin ! Koru! Kimseye verme!  

  Dur sloganımı da atayım da öyle gideyim; 

  DOĞUM MÜDAHALELERİ BOŞ, TEN TENE TEMAS İLE COŞ :)))))) 
  
  Bütttttüüüüüün anne ve babalara sevgilerimle...
        
                                                                                                                                          

EZGİ'NİN DOĞUMA HAZIRLIK VE DOĞUM HİKAYESİ

 
Ezgi ve Ben :)
        Aylardan Şubat, Ezgi ile bir şekilde kesişiyor yollarımız ve telefonda bana doğumda destek istediğini söylüyor. Ben de seve seve yardımcı olabileceğimi ancak doğumda birlikte hareket edebilmek, o ana kadar olan süreçte daha iyi hazırlanmak ve doğum tercihlerini belirleyebilmeleri adına doğuma hazırlık eğitimine davet ediyorum. Hemen o an aklındaki her şeyi soruyor ve kaydını gerçekleştiriyor. Eğitim tarihinde buluşmak üzere veda ediyoruz birbirimize.
 
Eğitimimizi özetleyen kolaj 
Beklenen gün gelip çatıyor. O gün kar yağışı İstanbul'u felç ettiği için eğitimi bir sonraki haftaya erteliyoruz. Bir sonraki hafta yine kar yağıyor, herkes bu eğitimi heyecanla bekliyor tabi. Ezgi ve Ramazan'da Küçükçekmece'den Nişantaşı'na yolculuğa çıkıyorlar ama ne mümkün kar izin vermiyor. Bu arada diğer katılımcılarda aynı gayret içerisinde. Her iki karlı günün de eğitim günü olan salıya denk gelmesine şaşırarak, risk alıp bir sonraki salı görüşmek üzere tekrar sözleşiyoruz. Bu uzayan süreç heves kaçırmış olabilir diye düşünürken buluştuğumuz anda daha da motive ettiğini gördüm. On üç kişi olarak başladığımız eğitimimizde çok eğlendik, konuştuk, planladık ve birbirimizi çok sevdik...

       Eğitime ilk geldikleri gün doğum hakkında özel olarak konuştuk. Doktorunun doğumhaneye kimseyi almayacağını ve sadece sancı sürecinde destek istediğini belirtti. O nasıl rahat edecekse öyle olacağı konusunda anlaştık. Eğitimden sonra iletişimimizi hiç koparmadık. Diğer arkadaşlarımızla birlikte ebe-gebe buluşması, ev ziyareti, o ev ziyaretinde Ezgi'nin annesinin memleketten gönderdiği güzel yemekleri gebecimizin şeker problemi ve babacımızın diyette olmasını fırsat bilerek boool bool yemem gibi bir sürü güzel zaman geçirdik.

    Zaman akıp giderken çekirdek aile tercihlerini belirlemeye başlamıştı bile. Mesela bebek doğduktan sonra hemen kucağına verilsin ve ten tene temas gerçekleşsin, bebek mümkünse bir süre orada kalsın istiyorlardı. Anne- baba, çocuk psikoloğu olarak anlattıklarımı kendi bilimsel bakış açılarıyla değerlendirmiş ve ilk bağlanmanın öneminin farkında olarak ilerliyorlardı doğum yolculuklarına... Bunun yanında bir çok doğum tercihleri vardı. İlk olarak doktorlarına ten tene temastan bahsetmişler ve eğer böyle bir şey istiyorsanız belge imzalayacaksınız. Ben sorumluluk alamam yanıtını almışlar. Ezgi bana durumu anlattığında kendisini bebeğin yerine koyup düşünmesini istedim. Anne rahmindesin. Mükemmel biçimde korunuyorsun ve ortam çok huzurlu. Sonra bir gün bir şeyler oluyor ve başka bir dünyaya geçiyorsun. Orada gitmek istediğin yer tanımadığın insanların elinde, bir müdahale masasında olmak ve işlemler mi? yoksa annenin sıcak ve güvenli kucağı mı olurdu? Cevabı yazmıyorum. Bence net...
 
      Bir süre sonra Ezgi bana doktor değiştirmek istediğini ve Dr. Şule Bilgiç Selman' a gitmek isteğini söyledi. Çok sevindim çünkü bakış açılarımız aynı. Tüm tercihlerine izin verecek ve destekleyecekti. İşin sadece doktorda ve ebede bitmediğini bilen Ezgi ve Ramazan eğitimde aldıkları bilgilerle hazırlıklarına devam ettiler. Nefes çalışmaları, gevşeme teknikleri, masaj... O güne sevgi ve disiplinle hazırlandilar. Ezgi gösterdiğim ufak tefek yoga egzersizlerini düzenli olarak yaptı. Yürüyüşlere çıktı. Aklına takılan her şeyi sordu ve eşinin de desteğiyle hep güvende hissetti. Bu arada doktor değiştirirken kendisine nedenlerini bir bir anlatarak sevgiyle vedalaştı.
 
Bizi ele veren fotoğraf
      Bir gün doktor muayenesine gittiklerinde karşılaştık. Yukarıdaki anlattıklarım olurken fazla kaynaştığımızdan ordan çıkıp hemen karşımızdaki   <3 muhallebiciye  <3 atıyoruz kendimizi. Ezgi bi topçuk dondurma, ben ve Ramazan Allah ne verdiyse yerken bir de utanmadan selfie çekip facebooka koyuyoruz. Eee gebe diyette. :) Kaçamağımız sosyal medyada doktorumuza yakalanmakla komik bir hal alıyor. Sule hanım ekmek yiyen insan görmüş Canan Karatay gibi azarlıyor bizi. :) Bir daha yapar mıyız? Yapmayııııııııııııız. :)
 
      Bu şekilde saatler günleri, günler haftaları kovalarken Ezgi 39. haftasına giriyor. Tabi bööyle uzun boyu ve top göbekli manken fiziği biraz canımı sıksa da kıskançlığımı fazla belli etmemeye çalışaraktan bekliyorum :) Var böyle kadınlar. Göbekte çatlak yok falan. İnsan hayret ediyor sayın seyirciler! Yalancı gebelik mi acaba? :) diye düşündüğüm sıralarda Ezgi' nin nişanı geliyor!!!

    Telefonda konuşuyoruz ki, onlar zaten sıralamanın nasıl geliştiğini eğitimde iyice kavradıklarından günlük hayatlarına devam ediyorlar. Tabi bu heyecanla torun bekleyen anneanne için geçerli bir durum değil. Ezgi annesine nişanım geldi dediğinde annesi çabucak yan odaya geçip kıyafetlerini hazırlamaya başlamış. Ezgi zamanının olduğunu söyleyince orada hazır hali ile bırakıp benim de geldiğim süreçte bize annelik yapmaya devam etmişti. :)

 


Ramazan'dan bana makat geliş muhallebisi :)
Ertesi gün Ezgi ufak ufak dalgalarının başladığını haber veriyor. Ben hazırlık dalgaları olduğunu biliyorum ama içimiz rahat etsin diye alıp doğum bohçamı yollara düşüyorum. Eve gittiğimde bir de bakıyorum ki ne göreyim!!! Bebek doğmak üzere!!! Şaka şaka, doğum falan yok. Düşündüğüm gibi daha vakit var. E benim de vaktim var diyerek kuruyorum çadırımı bu erkenci ikilinin evine. Hem neden geri dönecekmişim ki? Yemekler çok güzel, arkadaşlar çok eğlenceli, yani ortam bi harika dostum :).

     Bilen bilir. Ben çok yemek yerim. Bütçesini düşünen beni erkenden doğuma çağırmaz. Bu arkadaşlar bir hata yaptılar ve bedeli ağır oldu. Evet evet hem de çok ağır. Ama faydaları olmadı mı? Tabi ki oldu. Ezgi sürekli bir şeyler getirip götürmekten aktif olmak durumunda kaldı. Aktif doğum dediğimiz şeyi siz ne sanmıştınız pardon? :) Gülmeli komiklikli bir gün geçirdik birlikte. Ortamımız hep pozitif, hep neşeliydi...

 

Oraya gittiğimde beni bir sürpriz bekliyordu. Ramazan deriden üçümüze de güç yüzükleri yapmıştı. İkisininkinin dikiş yerleri x şeklinde benimkinin ise = şeklindeydi. Kısmetim kapanmasın diyeymiş. Ayrıntılarınızda boğulayım sizin e mi! :)
     Dedim ki; doğum yapmıyorsan ben gidip yoga dersi vereceğim. Zaten anneannemizin bile hevesi kaçmış ben o zaman kıyafetlerimi kaldırayım demişti. :) Geleneksel olarak gebelerim parşembe günleri doğum yapmayı tercih ederler ve o gün mutlaka yoga dersim iptal olur. Ezgi de bu düzeni bozmak istememişti. Hem nasıl isteyebilirdi ki insan? Perşembeleri doğum yapmak çok güzel oluyormuştu... Gece 4 gibi başlamış ufak ufak dalgalar. Ebe uyuyor... Uyandırmamışlar.




     Bu arada Ezgi' nin ilginç kurgulu rüyalarından hiç bahsetmedim. Ramazan'ın babannesi ebeymişte ben gitmiyomuşum da o doğurtuyormuş. Bir başkasında hastaneye gidiyolarmışta ebem nerde ben ebemsiz doğurmam diyip doğurmuyormuş. Nitekim doğum başlamadan eve gelen ebenin verdiği rahatlıkla sabah 8'e kadar dalgaları karşılamışlar. 9 ' a doğru Ramazan kalkıp işe gidiyor. Adamdaki rahatlığa bakar mısınız? Karısı doğum yapıyor ve o kalkıp işe gi-di-yor!

 
      Gitcek tabi ki. Çünkü henüz doğumun başlarında olduğumuzun ve ilerlemenin zamanla olacağının farkında. Doğumda zamana saygının ne kadar önemli olduğunu bilse de kalbinin pır pır olduğunu bilmiyoruz sanma Elif'in babası. :) Onu habersiz bırakmayarak başlıyoruz Ezgi'yle çalışmalarımıza. Önce muayene ediyorum ve açıklığının 2,5 cm olduğunu anlıyoruz. Pilates topumuz tüm ihtişamıyla salonda duruyor. Ezgi topu görünce bi seviniyo bi seviniyo!
Dur diyorum. Şimdi doğum yapacaksın. Oyun zamanı değil. :) Önce kendini topun üzerine sarılarak bırakıyor. Fonda İbrahim Tatlıses başlıyoruz endorfin masajına. Fondaki meditasyon müziği de olabilir net hatırlamıyorum. Gevşeme çalışmaları, olumlamalar, nefes egzersizleri... Ezgi o kadar uyumlu ki, uyarmama gerek bile kalmıyor. Hazırlık o kadar iyi yapılmış ki, süreç su gibi akıp gidiyor. Aktif doğum pozisyonlarını bir bir uyguluyoruz ve bu sefer gerçekten çay getir götürü yaptırmıyorum.:) Bir kaç saat sonraki muayene bulgumuz 4,5 cm. Doktorumuzla iletişime geçiyoruz ve artık hastaneye gitmek üzere bağımsız baba adayı Ramazan'a haber veriyoruz. Veeeeee yoldayız!
Ezgi yüzüğünü Şule hanıma devrettikten sonra...


    Hastaneye vardığımızda Ezgi'nin 6 cm olduğunu öğreniyoruz. Her şey harika! Saatler 14.00'ı gösterirken tüm gözler Ezgi'nin üzerinde.

    Bebek kucağa verildiğinde neler olacak? Duygusal dakikalar! Baba Ramazan' ın en neşeli halleri! Az sonra bu hastanede!!! :)

    Süreç ilerlerken Ramazan her adımda Ezgi'nin yanında. Kulağına cesaret verici şeyler söylüyor. Masajlar yapıyor ve nedenini anlamadığımız biçimde sürekli telefonla ilgileniyor.( İnkar etme tüm resimlerde öylesin. Belgelerle konuşurum ben). :) O kadar güzel idare etti ki her şeyi, ifade etmek zor. Arayanlara bilgi vermek, sürece saygı duymak ve beklemek, karımı sezaryene alın diyip kurtarıcı olmaya çalışmadan ,eşinin yanında sağlam durmaktı bu babanın yaptıkları.

    Suni sancı yok, lavman yok, türlü serumlar yok, kaşları çatmak yok, omuzları kasmak yok, nefesi ihmal etmek yok, hareketsiz kalmak yok, olumsuz cümleler yok, kaygı yok, stres yok...

    Ebe var, eş desteği var, süreci destekleyen doktor ve hastane var, yeme içme özgürlüğü var, olumlama var, gevşeme var, bilinçlilik var...

    Doğumda ihtiyaç duyduğumuz her şey var, ihtiyaç duymadığımız ve süreci etkileyen hiç bir şey yoktu.

 
Ve yine selfiede iddialıyım!
  Ve artık vakit gelmişti. Elif bebek gelmeye hazır olduğunda doğumhaneye geçtik. Ezgi nefeslerine devam etti. Her dakika bebeği ona bir adım daha yaklaşırken el eleydik. Diğer elimle de kamera açmaya çalışan ben kendim doğum yapıyormuş kadar şendim. :) Şule hanım bebeğin doğumuna yardım ederken dualarını eksik etmiyordu. Anneanne ve babamız kapıda heyecan içinde. Bir kaç düzenli ıkınma sonrası Elif bebek geldi ve doğrudan annesinin göğsüne yatırıldı. Saat 16:45... O anı kameraya çektim. Şimdilerde sürekli hatırlayıp gülüyoruz. Ezgi şaşkın şaşkın bana "Seraaaaaap ama bu çok güzeeeel" diyordu. Onların aşk dolu ilk anları devam ederken göbek kordonu hala kesilmemişti...

    Bir süre sonra Ramazan ve Ezgi doğum odasında buluştular ve artık bir çocuklu çekirdek aile olmanın verdiği sarhoşluğu yaşıyolardı.Bir de Ramazan Ezgi' ye kahramanım oldun dedi. O şeydi biraz.. Ne bileyim duygusal...  Ay ağlıycam. Bana nooooluyosa! :)

    Elif bebek malumunuz uzun yoldan geldi. Ebesi de ben olduğumdan çekmiş olsa gerek ki biraz iştahlı çıktı. Annesini emdi. Sonra yine emdi. Yine... Son aldığım bilgilere göre emme konusunda ısrarlıymış hanımefendi. Emmeye ara verdiği bir anda dedik ki; nedenmiş? sadece anneyle mi ten tene temas olurmuş? Elif'in kıyafetlerini çıkarırken " yoksa, yoksa babama mı gideceğim" der gibi bakıyordu. "Evet yavrum evet babana gidiyosun duygulu çocuğum "der gibi baktım. :) Ramazan'ın göğsüne yatırdığım anda gözleri doldu ve "biz çok doğru bir şey yapmışız." dedi. Duygulu çocuğum diyodum ya hani. Döndüm bir de ona baktım durum ne diye. Babasının boynunu emmeye çalışıyor. Meğer heyecanı babayı da emilebilen bir şey sandığındanmış. Neyse evlat sonuçta. Bir de ikizler burcu. Alışın bunlara derim. :)

   Benim ödülüm mü? Sadece bir cümleye sığacak kadar net! : "iyi ki vardın Serap."
Ya da tatlıydı ödülüm. Bak şimdi tam şaapamadım :)





   Bir başka güzel doğum macerasında görüşmek üzere, doğum yolculuğuna başlamış her anne babayı selamlıyor ve tüm babaların babalar gününü kutluyorum. En çok da Ramazan' ın... :)

          Sevgilerimle :)
        Ebe Serap Sağır
         05422199144
 serapsagir86@gmail.com

 

DOGAL DOGUM PARA TUZAGI MIDIR?


  Dogal dogum... Kimilerine gore cok havali, modaya uyum saglamak icin istenilen para tuzagi, kimilerine gore de bebekleriyle bulusmak icin en saglikli yol.
   
     Ulkemiz saglik sistemine bakildiginda sigortalarimiz devlet hastanesinde dogumun tamamini ya da ozel hastanede yapilan islemlerin bir kismini karsilamakta. Secimler buyuk yogunlukta doktorunuza, hastanenize bagli. Hal boyle olunca "dogal dogum" ekstra secimler gerektiren farkli bir hizmet haline gelmis oluyor.

      Yurt disinda bu ebe hizmeti de dahil olmak uzere sigorta tarafindan karsilanirken Turkiye'de bu masraflar cepten karsilanmak durumunda. Asil ihtiyac olan lux gibi gorunurken rutin haline gelmis bir suru gereksiz is normalmis gibi sunuluyor.

     Simdi bir soru; Hamile kaldiginizi ogrendiniz. Cok mutlusunuz, ancak hic bilmediginiz yeni seyler oluyor bedeninizde. Esiniz de ayni durumda... Bir ebe ile gorusuyorsunuz. Doguma hazirlik egitimi duzenliyor ve siz de katiliyorsunuz. Bu egitimde dogumla ilgili alginizi pozitife donusurken, ayni anda bir suru yeni sey ogreniyor, esinizle birlikte ilk defa bebeginiz icin hazirlanmis oluyorsunuz. Iletisim halindesiniz, doguma kadar aklinizda ne var ne yoksa soruyor ve guvende hissediyorsunuz. Dogum yolculugunuzda bir arkadasiniz var. Doktor kontrolleriniz devam ediyor. O da sizi destekliyor ve ebenizle is birligi icerisinde. Sizde olusan olumlu olumsuz her konuda paylasimda bulunuyorlar. Bir cemberin icerisinde yolculugunuza guvenle devam ediyorsunuz. Dogum kararlariniz tamamen size ait. Onlar sadece sizin bu yolculuktaki yardimcilariniz. Ve bir sure sonra dogum aniniz geliyor. Haberlesiyorsunuz, ebeniz eve geliyor. Muayene ediyor. Eger henuz dogumun baslarindaysaniz evde vakit gecirmeye devam ediyorsunuz, guzel ve sakin bir muzik... Sadece istediginiz insanlar yaninizda ve mahremiyete saygi mevcut. Dogum dalgalari gelirken masaj, gevseme teknikleri, refleksoloji, aromaterapi gibi bir cok yontem sizi rahatlatmak icin kullaniliyor. Bebegin kalp sesleri dinleniyor. Olasi bir mudahale icin gereken her sey ebe cantasinin icinde var. Dogum biraz daha ilerlediginde hastaneye geciyorsunuz. Doktorla iletisim halinde dogum surecinize devam ediyorsunuz. Hastanede ortam sizin rahat edeceginiz sekilde ayarlaniyor. Ister guzel bir resimle, ister her gun rahatca uyudugunuz tanidik carsaflarla... Aktif dogum pozisyonlari uygulatiliyor bebeginizin daha kolay ilerleyebilmesi icin. Ve dogum ani geldiginde hala ortam cok sakin. Nefes teknikleri , imgelemelerle birlikte bebeginiz anne karnindan bu dunyaya yumusak bir gecis saglayarak kucaginiza veriliyor. Yani o guvenli ic ortamdan dis ortamdaki en guvenli yere geliyor. Karninizin uzerinde ve belki de aglamiyor bile... Kaldirip kafasini annesini ariyor. Ve goz goze geliyorsunuz. Ilk ask... Babasi siz ve miniginiz aile oluyorsunuz. O andan itibaren kendini dunyada guvende hisseden bir bebeginiz var. Hic bir gereksiz mudahale yapilmadi! Kimse annesinden uzaklastirmadi. Ilk andan itibaren sevgiyi gordu. Sizin bebeginiz bunlari hak etmiyor mu? Tabi ki ediyor. Her bebek gibi... Simdi soruyorum. Dogal dogum sosyete adeti mi? Yoksa gercekten "dogal"bir gudu mu? Hangi kadin bundan baskasini ister ki?

    Evet kabul ediyorum ki gelir gider hesaplarina uymuyor bazen bu dogum sekli.
     Evet keske sigorta karsilasa, saglik sistemi ezber bozup ezbere is yapmasa.
   
     Ben isin maddi boyutuna katilsam da bazi noktalar tezat geliyor.

_ Bebek geliyor! Bebek odasi masrafi, bir bebegin umursamayacagi markalarda turlu kiyafetler, bir dolu bebek susu , cikolatasi, bebek fotografcisi vs... Herkes bu kadarini yapmiyorsa da en dusuk sosyo ekonomik seviyedeki insanlar bile ucundan kiyisindan bu masraflara giriyorlar. Peki sgk bunlari karsiliyor mu? Hayir. Bebek bu maddi seyleri umursuyor mu ? Hayir! Bunlari sadece yetiskin insanlar umursuyor. Bebeginiz sadece SEVGI istiyor. Sevginizi hissettirmenizi ve onu yalniz birakmamanizi istiyor.

    Sistemden sikayet etmekte, sistemi degistirmekte elimizde. Dogumunuzun nasil olacagina baskalari degil siz karar verin. Dogal dogumu para tuzagi olarak goruyorsaniz talep edin, kabul ettirin ve bizimle birlikte degistirin. Yaptiginiz ufacik degisiklik bile tum insanliga hizmet eder unutmayin.

         Sevgilerimle :)
        Ebe Serap Sağır
         05422199144
 serapsagir86@gmail.com
   

CEYDA'NIN DOĞUM HİKAYESİ...

                        Bugün sizlere çok güzel bir doğum hikayesi aktarmak istiyorum. Yaklaşık 35. haftasında Dr. Şule Selman Bilgiç sayesinde buluştuk. Bebeğimiz oksiput posterior yani, ön tarafa başının arkası dönük olması gerekirken ön tarafını dönmüştü. Hemen bireysel olarak doğuma hazırlık eğitimlerimize başladık. Nefes teknikleri, imgeleme teknikleri ve gevşeme çalışmalarımızı yaptık ve birlikte çok güzel vakit geçirdik. 
                       Gebemiz benle tanıştıktan sonra çok derin bir rahatlama yaşadığını ve doğuma artık daha farklı baktığını belirtti. Çalışmalarımıza bir gün daha devam edip doğuma kadar biraz daha gevşeme çalışması yapmak istedik. Ben gideceğim diye güzel kurabiyeler pişirilmiş ama öğleden önce nişanının geldiğini, hafif hafif dalgalarının başladığını söyledi. Bir süre sonra hastanede buluştuk. 

                       Birbirimizi gördüğümüzde sarıldık ve babamız "siz daha yeni tanışmamışmıydınız? " diyerek kurduğumuz yakınlığa şaşırdı.smile ifade simgesi Sevdiği insanlar oradaydı ve hepsi heyecan içinde dua etmekteydiler. Derken nefes çalışmaları, masajlar ve gülüşmelerle vaktimizi geçiriyorduk. O yanında kime ihtiyaç duyuyorsa onunla geçiriyordu vaktini. Saygı ve mutluluk dolu idi ortam. İlk doğum ve açılma bir noktaya kadar çok güzel gitti. Doğum yaklaştıkça gebemizin biraz rahatlamaya ihtiyacı olduğunu düşünen Dr Şule hanım tam zamanında gereken müdahaleyi yapark çok düşük dozda epidural anestezi uygulattı. Bu sayede gebemiz biraz dinlendi ve ihtiyacı olan enerjiyi toplayarak doğumuna kaldığı yerden devam etti. 
                      
                     Nefesler almaya, hafif doğum dansı yapmaya devam ettik. Tam olarak doğumun içindeydi ve çok güzel çalışıyordu. Suyu henüz gelmediği için doktorumuz keseyi minik bir manevra ile açtı. Bizim güzel bebeğimiz kakasını yapmış meger! Kalp atışlarını izlemeye devam ettik. Annemizin aldığı nefesler ve yaptığımız masajlar sayesinde bebeğin durumunda hiçbir bozukluk yoktu. Artık aktif döneme girmiştik ve anne bebeğiyle çok uyumlu biçimde çalışıyordu. Yorulduğum yerlerde Şule hanım doktor olmayı bırakıp ebe oluyor ve nefes çalışmaları, pozisyon çalışmaları yaptırıyordu. Doğum anı geldiğinde ise gebemizi özgür bıraktık. İstediği pozisyonu alarak bebeğini kendine biraz daha yaklaştırdı. Bebeğinin geliş anında Şule hanım yaptığı manevralarla bebeğin kakasını yutmasını önledi. 

                  Miniğimiz doğar doğmaz annesinin göğsüne çıplak olarak verildi. Ten tene temas yaptılar. Ve tüm hayatını etkileyecek olan pozitif psikolojik sürecin temeli atıldı. Kordon 15 dk geç kesildi. Böylece plesentada kalan 80 ml kadar kan bebeğimize geri gelirken ( erişkin bir insan için 3 lt kana denk gelmektedir) akcigerleri nefes ile uyumlanana kadar bebeğimiz oksijeni plesentadan almaya devam etti. Annesinin göğsüne koyduğumuzda ise hiç ağlamadı ve çok sağlıklıydı. Onların bu güzel başlangıçlarına şahit ve yardımcı olduğum için çok şanslı hissediyorum. Nice güzel doğumlarımız, mutlu başlangıçlarımız olması dileği ile...

DOĞUM AĞRISINI AZALTMA YÖNTEMLERİ



                   


               

          
           Doğumda ağrı kavramı kişiden kişiye hatta kültürden kültüre değişiklik gösteren bir olgudur. Bu süreçte bazı anne adayları doğum dalgalarını çok daha kolay karşılamakta ve uğurlamaktadır. Bazıları ise dayanılmaz bir eylem olarak aktarmaktadırlar. Peki bu farlılıklar nasıl gelişmektedir? 

           Doğum tabi ki de hiç bir şey yapmadan, hissetmeden geçirdiğiniz bir eylem değildir.

      Başladığı andan itibaren çalışacaksınız, bazen terleyecek ve hatta bazen yorulacaksınız. Doğadaki tüm memeliler arasında doğumdan bu denli travmatize olan tek canlı insandır. Çünkü doğum öncesinde anlatılmış bir dolu korkunç doğum hikayesiyle doluyuz. Çünkü filmlerde doğumlar çok korkunç. Çünkü eğer vajinal doğum yaparsak çirkinleşebilirmişiz. Çünkü kimse doğaya, anneye ve daha dünyaya gelmeden ne yapacağını bilen bebeklere güvenmiyormuş. Tüm bu sebepleri toplayınca doğumdan korkan bir anne, baba ve etrafında korku dolu akrabalar kalıyor elimizde.
     
      Siz hiç zamanı gelmeden önce doğumda ne yapacağı hakkında endişelenen bir kedi gördünüz mü? Doğum zamanı geldiğinde kendine sakin, güvenli, loş, sessiz bir yer bulur ve sürecin gerektirdiklerini yaşayarak yavrularını karşılar. Belki de bir kediden daha fazla değildir ihtiyaçlarımız... Ne diyor bu çılgın ebe diyorsunuz değil mi? :)

           Doğumda kaslar ve görevleri konusunu okuduktan sonra korku ve doğum bağlantısını anlayacaksınız. Gevşemek ağrı algısını tamamen değiştirir. Stresli bir doğum ile sakin, optimum şartların sağlandığı, saygılı bir doğum arasında yüksek oranda fark vardır. Doğum bir kas eylemi ise kasları gevşetmek doğum ağrısını büyük ölçüde azaltır ve doğumda ağrı kesici alma oranını düşürür.

           Buyrun bu yöntemlerin neler olabileceğine birlikte göz atalım;

  • Masaj; Eğitimli biri tarafından omurga, pelvik bölge üzerine uygulanan masaj teknikleri sinir sistemini rahatlatarak kasları gevşetir. Endorfin hormonunun artmasını sağlar. Stres gevşemeye ve mutluluğa dönüşür.
  • Aromaterapi; Tedavi edici özelliklerini kullanabilmek için bitkilerden damıtılan yüksek konsantrasyonlu öz yağların ve kokuların kullanımıdır. Hoş kokular gevşemeye yardım eder. Gereken yerlerde bir takım rahatsızlıklara müdahale amacıyla kullanılabilir. ( örn: mide bulantısı)
  • Homeopati; Bir rahatsızlık olduğunda benzer semptomları oluşturan maddenin verilmesi prensibine dayanan tedavi biçimidir.
  • Akupunktur; ağrı kesici etkisi vardır.
  • Akupresür; Bedendeki belirli noktalara bası uygulamasıdır. Ağrı kesici, bulantı giderici, doğum tetikleyici, bebek pozisyonu değiştirmek amacı gibi bir çok sebeple kullanılabilir.
  • Reflexoloji; Ayak ve ellerdeki yansıma bölgelerine yapılan masajdır. Ağrı kesiciden, lenf drenajına bir çok etkisi vardır.
  • Eğitim; Böyle rahatlatıcı teknik mi olur demeyin. Bilip öğrendikten sonra stres kalmıyor. Deneyenlerin tavsiyesi...
  • Nefes Teknikleri; Doğumda yardımcı bir çok nefes tekniği vardır. Hem doğum dalgalarını karşılarken, hem de bedene, rahme ve oradan da bebeğe giden oksiyen miktarını dengede tutmayı sağlar.
  • Aktif doğum pozisyonları; Bebek doğum yolunda ilerlerken aktif pozisyonları kullanmak hem bir ağrı ile baş etme yöntemidir, hem de bebeğin farklı açılar bularak doğmasını kolaylaştırır. 
  • Gevşeme egzersizleri ...

     

HAMİLE YOGASININ FAYDALARI

      

                                  





          Hamilelik bir kadının en özel dönemlerinden biridir. Bu süreçte annenin bir takım ihtiyaçları oluşur. Sağlıklı bir hamilelik dönemi ve doğum için sakin bir akla, doğru nefeslere, esnekliğe, kas gücüne, dirençli olmaya ve huzura ihtiyaç vardır. Yoganın bilinen bir çok faydası var elbet ancak, hamilelik döneminde en belirgin olan faydalarını maddeler halinde açıklamaya çalışacağım. Keyifli okumalar :)
  •  Bedendeki kaslar zorlanmadan uyarılır. Daha önce hiç çalışmamış olanlar esneklilk kazanır. Tabi ki jimnastikçi kıvamına gelmemize gerek yok ancak en azından gebelik, doğum anı ve lohusalık döneminde sizi rahatlatacak olan esnekliği kazanmış olursunuz.
  • Uyarılıp esnekleşen kaslar ve uzayan bağlar bedende masaj etkisi oluşturur.
  • Uyku problemlerini ortadan kaldırır.
  • Kan dolaşımını arttırır. Dolayısı ile bebeğe giden kan miktarı artar.Bedendeki toksinleri uzaklaştırır.
  • Derin gevşemeler sırasında beden gevşemeyi öğrenir. Doğum anında bu durumu koruyarak daha ağrısız doğum yapar.
  • Nefes çalışmaları ile konsantrasyon ve zihinsel farkındalık gelişir. Bu da anne ve bebek arasındaki iletişim köprüsünü oluşturur.
  • Akciğer kapasitesi günden güne artar.
  • Metabolizmayı düzenler.
  • Hamilelikte yaşanan bel ağrılarını azaltır. 
  • Mutluluk hormonları salgılanır
  • .Gebelikte oluşan duruş bozukluklarını engeller.
  • Gebelik bulantılarını en aza indirir.
  • Eklemlere binen yükü düzenler.
  •  Ağrıları en aza indirir.
  • Hormonal denge oluşturur.
  •  Lohusalık problemlerini en aza indirger.
  • Doğum sonrası güçlenen  kol ve sırt kasları sayesinde bebeğinize daha etkin bakım vermenizi sağlar.
  • Huzurlu bir hamileliğin sonunda karşımızda rahat ve mutlu bir anne olması, süt yapan hormonların çok daha hızlı işe koyulması demektir. 
      Siz de gebeliğinizde yoga egzersizleri yaparak bu saydığım etkileri elde edebilirsiniz.



DOĞUMDA KASLAR VE GÖREVLERİ





                 

   Rahim kasları üç tabakadan oluşur; 

        Boyuna çizgili kaslar : 

  • Bu kas grubu en üst tabakada bulunur ve bebek başının rahim ağzına baskı yapması, oksitosin hormonunun salgılanması ile çalışmaya başlar.
  • Kaslar görevlerini kısalarak ve gevşeyerek yaparlar.
  • Her dalgada ( doğum kasılması) bu uzun kaslar kısalarak bebeği aşağıya, rahim ağzına doğru iterler.
  •  Bu yeniden her yaşandığında bebek başı rahim ağzına biraz daha baskı yaparak yavaş ve nazikçe rahim ağzının açılmasını sağlar.
  • Tabi ki bunun için süreye ihtiyaç vardır. Bu yüzden önemli olan doğumun kaç saat sürdüğü değil, rahat bir doğum için ihtiyaç duyulan şartların sunulup sunulmadığıdır.
  • Çizgili kaslar doğum anında aktif olması gereken kaslardır. 
  • Merkezi sinir sisteminin parasempatik uyaranı aracılığı ile aktive olur. Bu sisteme bedenin        rahatlama odası da denmektedir
  • .Sakin ve huzurlu olduğumuzda, örneğin güzel bir müzik eşliğinde dinlendiğinizde, spor, yoga gibi faaliyetler yaptığınızda, nefes çalışmalarından sonra vb.. parasempatik sistem devrededir. 
  • Hormonu endorfindir. ( endorfinle ilgili bilgiyi doğumun hormonları konusunda belirteceğim)              

            Dairesel kaslar:


  • Bu kas grubu rahmi enine sarar.
  • Rahmin en alt tabakasıdır.
  • Doğum anında pasif olması gerekmektedir.
  • Görevi gerektiğinde kasılarak doğumu durdurmak ve doğum bittiğinde rahmin küçülüp eski boyutuna gelmesini sağlar. 
  • Eğer doğum anında aktif olursa bebeği rahim dışına iten çizgili kaslarla çatışır. Ve bu görevin yapılmasını engeller. 
  • Merkezi sinir sisteminin ikinci uyaranı olan sempatik sistem tarafından yönetilir.
  • Sempatik sistem acil durumlarda aktive olur. Stres ve korku anında maksimum çalışır. 
  • Hormonu adrenalindir. Doğum anında yaşanılan korku, kaygı, kontrolcülük gibi duygular sempatik sistemi aktive ederek kasların doğal görevlerini yapmasını engeller.
   

          Her yöne yayılan karışık kaslar:

  • Rahmin orta tabakasında bulunan, her yöne yayılmış ve iç içe girmiş kaslardır. 
  • Görevi kasılarak damarları büzmek ve kanamayı durdurmaktır.
  • Doğum anında pasif olması gereken kaslardır. 
  • Doğumda aktif olursa rahme ve plesentaya kan akışı yavaşlar. Bebeğe giden oksijen oranı azalır. Doğum ağrısı artar.
  • Bu kas grubunun da uyaranı sempatik sistemdir. 
 Önemli olan nokta doğumda gevşek kalabilmektir. Korku ve stres doğumdan önce bilgilenerek, yoga, gevşeme ve nefes çalışmaları yapılarak ortadan kaldırılması mümkün durumlardır. Doğuma hazırlık eğitimleri bu noktada çok önemli ve gereklidir. 
          Doğum bekleyen tüm annelere sevgilerimle...



BEN KİMİM?



       1986 yılının ekim ayında, öğretmen bir baba ve esnaf bir annenin kızı olarak Adapazarı'nın bir köyünde dünyaya geldim. Bir kaç yıl sonra İstanbul'a yerleştik. Burada büyüdüm. Beni yoran ama bir o kadar da kendine bağlayan bu şehir memleketim oldu.
     
       Annemin anlattığına göre doğumum köydeki lojman evimizde olmuş. O sıralarda orada görev yapmakta olan ebem aynı zamanda annemin arkadaşıymış. Köyde doğum olduğu zaman eşi ve iki çocuğuyla birlikte gider ve o doğumdayken ailesi arabada beklermiş. Şimdi düşününce kendisini minnetle anıyorum. İyi ki, beni karşılamış. İyi ki, bana ilk ebelik eğitimimi o anda vermiş. Yani en iyi ebe arkadaş olabilenmiş...

      Plansız gebelik gibi bir şekilde kendimi ebelik bölümünde okurken buldum. Zamanla çok sevdim bir o kadar güzel hayaller kurdum mezun olduğumda yapacağım işle ilgili... Öğrenciliğimin ikinci yılında doğum stajı yapmak için gittiğim hastanede 18 yaşında bir gebe gördüm. Büyük bir odada yalnız başına doğum sancısı çekiyordu. Sancı çekmek kelimesinin hoş olmadığının farkındayım, ama o tam anlamıyla bunu yaşıyordu. İlk defa bulunduğum bu ortamda şaşkındım ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Yanına gittim, bir kaç soru sordum. Beni görünce o kadar mutlu oldu ki anlatmam mümkün değil. Elimi tuttu, yardım istedi. O an aklıma gelen tek şey onu sakinleştirmekti. Bir kadının böyle bir anda nasıl bu kadar yalnız bırakıldığına şaşırmıştım. "Eşimi arar mısın?" dedi. Aradım, konuştular. Böylece bir gün geçerken camın ardından bana gülen ebeleri gördüm. Çok utandım, yanlış bir şey yaptığımı düşündüm. Daha sonra eğitimim bitene kadar bir daha bu şekilde yaklaşmadım gebelere. Sert olmak ve dediğini yaptırtmak, tıbbi şeyler dışında fazla yüz göz olmamaktı demek ki ebelik...
 
     2005 yılında mezun olduktan sonra çok sevdiğim, her gördüğümde ilk defa görüyormuşcasına sevindiğim bebeklerle çalışmak istediğime karar verdim. Uzun süre bebek yoğun bakım hemşireliği yaptım. Sonra iki yıl Çapa Tıp Fak. çocuk yoğun bakımda çalıştım. Bebekler ve çocuklar hakkında bu süreçte harika bilgiler edinsem de aklımda hep neden bu kadar hasta çocuk var sorusunu taşıdım.

      Ülkemiz şartları malum... Öyleyse devlet memurluğu iyidir diyerek 2011 yılında 657'ye tabii devlet memuru olarak bir toplum sağlığı merkezinde, ardından da bir sağlık ocağında işe başladım. Yıllarca sahada aktif olarak çalıştıktan sonra evrak işleri veren, tabiri caiz ise ebelik değil de sekreterlik yaptıran sistemle ilişkimi bir yıl sonra istifa ederek bitirdim.

       Tüm bunlar olurken bedensel rahatsızlıklar hissetmeye başladım. Dayanılmaz ağrılar yaşadım. Yogaya başladım. Nefes almayı öğrendim. Bedensel farkındalığım artarken, zihnimde yeni güzellikler oluşmaya başladı. Hiç bir ilacın, doktorun veremediği faydayı yoga vermişti. Demek ki, iyileşme ancak içten olabiliyormuş. Sen kalpte bir şeyler değiştirmedikçe dışarıdan müdahaleler yarım kalıyormuş... Tüm bunları benimseyerek bu yolculuğa karar veren başkalarına da yardım ederim düşüncesiyle yoga eğitmeni oldum.

       Hamilelerle yaptığımız yoga seanslarında hem huzurlu bir gebelik yaşanmasına yardım ettiğim için, hem de yaşama yeni başlayacak olan bebeğe türlü faydalar sağlandığı için, ebe olarak bunun attığım en doğru adımlardan biri olduğuna inanıyorum.

        Bir taraftan da mesleğimi düşünmeye başladım. Neden böyle? neden bütünsel değil? ve ben neden sadece sunulanı yapmak zorundayım? derken yurt dışında ebelik uygulamaları hakkında bilgi sahibi oldum. Ebe doğumda birebir destekmiş! Alternatif tıp uygulamalarını bilenmiş! Doğaya güvenen ve sadece yardım edenmiş!!! Ne duruyorsun Serap! :) Bir arkadaşım aracılığı ile Türkiye'deki en iyi masaj eğitmeni ve doğal tedavi uzmanı olan ( bu konu tartışılmaz bile bence :) ) Tatjana Rottenberg'den bağ doku, klasik masaj, refleksoloji, tetik nokta eğitimlerini aldım ve bir sonraki yıl da asistanlığını yaptım. Kendisinden sadece masaj değil bir çok şey öğrendim. İyi ki var...

      Tüm bu bilgiler tamam ama ya ailelerin eğitilmesi? Nasıl bir yol izlenir? Ne gerekir? yine aklımda sorular uçuşurken İstanbul Doğum Akademisi Doğuma Hazırlık Eğiticiliği Ve Doulalık Eğitimini aldım. Bu eğitimde Lamaze, Hypnobirthing, Aktif Doğum yöntemlerini öğrendim.

      Verdiğim  eğitimler ve girdiğim doğumların sonunda artık hep iyi ki diyorum.

      İyi ki ebe olmuşum!

      İyi ki arayışta olmuş ve ne lazımsa bulmuşum!

      İyi ki yoga ile buluşmuşum!

      İyi ki masaj öğrenip dokunmanın mucizevi etkilerini görmüşüm!

      İyi ki bebekleri çocukluğumdan beri sevmiş ve hayatlarını bu kadar çok önemsemişim!

      İyi ki değişimden hiç korkmamışım!

      Ve iyi ki hayatıma giren herkes beni bulmuş, büyütmüş, öğretmiş, sevmiş, üzmüş, geliştirmiş sonunda Serap Ebe yapmış :)

      Herkese Teşekkürler...

      Sevgilerimle, Serap SAĞIR
     
Doğuma Hazırlık Eğiticisi ve Doula, Masaj terapisti ve Yoga Eğitmeni

   Tel:05422199144