Pınar’ ın Doğum Hikayesi

       


         Önsözümü yazıp sayfayı Pınar’a bırakacağım. Doğum hikayelerini hep benden okumaya alışkındınız ama ben artık biraz da annelere söz vermek istiyorum. Gebe olduğum bu dönemde yazılarını okudukça o güzel doğumlara tekrar gidiyorum ve çok mutlu oluyorum. Pınar’ınki normal Doğum planlanırken sezaryena dönmüş bir doğum. Peki kıstas bebeğin vajenden çıkması mı yoksa travmatize olmamış ve doğumu mutlulukla hatırlayan anne bebek mi? Sorunun cevabını Pınar versin.



    23 ağustos 2016..
39+2 haftalık bir gebe olarak gayet rahat hayatıma devam etmekteydim yeri geldi yogama gittim,doğum eğitimimi aldım yürüdüm yedim içtim bol boll gezdim takiiiii 23 ağustos akşamı Ali ‘Annecim ben yavaş yavaş gelmeye hazırlanıyorum’ diye bana işaret gönderene kadar :) İnkar etmiyorum önce bi olduğum yerde kaldım derin bir nefes aldım ve sakin ol pınar doktorunu hatırla ebenin söylediklerini düşün ve gevşe dedim ve beklemeye başladım :) Kıymetli doktorum Şule Selman tam da düşündüklerimi bana telefonda ‘Sakin ol Pınarcım bebeğin gelmek için hazırlanıyo olabilir doğum dalgalarımı 5 dakika da 1 düzenli olarak geldiğinde beni ve diğer pek kıymetli ebem  Serap Sağır ı bilgilendirmen yeterli dedi’ ve beni sabır ve sukunete davet etti :) 23 ağustos salı günü benim için bu şekilde geçmeye başladı doğum dalgalarımı takip ediyorum düzenli düzensiz gelen sancılarıma nefesle karşılık veriyorum bir uyuyorum bir uyanıyorum ama herşeyin tamda olduğu gibi ilerlediğini biliyorum. Daha sonra Güzel bir uyku :) ardından 24 ağustos çarşamba günü saat tam 16:00 ve 16:05 olarak tuttuğum doğum dalgalarım artık tamamen düzene girdiğini anladığım an canım ebeciğimi bilgilendirdim ve oda yanıma eve gelmek için yola çıktı. Evet burada şaşırıyo olabilirsin ‘Nasıl eve mi geliyo hastaneye gitmedin mi?’ Diyeniniz olabilir ama evet evdeyim evet gayet güzel nefes alıyorum gevşemeye devam ediyorum ne öğrendiysem ne öğretildiyse uygulamaya gayret gösteriyorum. Aksi bir gelişme olmadıkça doğumun asla korkulucak birşey olmadığını öğrendiğim çünkü.. Velhasıl kelam..
Canım ebecim gelmiş ve ilk muaynemi yapmış olduğunda 4-5 cm bir açıklıkla evde doğum takibini yapmaya devam etti bu sırada bir masajlar bir mutluluk hormonlarıı bir gevşemeler bir gülüşmeler tabiki arada Ali beyimin yoklamaları karşısında derin derin nefesler :) duş almalar ufak tefek atıştırmalar derken 6 cm bir açıklık ile doktorumuzunda a dan z ye takibi dahilinde hastaneye doğru yola koyulduk😍 Hastaneye geldiğimizde nefeslerimize devam ettik rutin kontroller için harekete çekildi herşey tam olması gerektiği gibiydi. Üzerimde çok ama çok kıymetli 2 el iyi ki varsınız dediğim 2 güç yanımdaydı doktorum ve ebem... Bunun sonucunda normal doğum olarak planladığımız süreç farklı sebeplerden dolayı Anne bebek dostu Sezeryana dönmeye karar vermemizle işleme girdi.. Ameliyathaneye ısıttıran bir doktor elimi biran olsun bırakmayan bir doktor ve iyi ki varsın dediğim bir ebem ile spinal sezeryan olmak için masaya yattım..
Ve 25 Ağustos 2016 saat 01:50 olarak Ali dünya ya gözünü açtı..💙🤗
Doğumdan önce doğum anımda ve doğumdan sonra mükkemmel bir süreç ile iç içe oldum doğum şeklim ne olursa olsun asla pişmanlıkla çıkmadığım bir an.. anılar yaşadım onlar sayesinde. Önce Allaha sonra onlar ve daha sonra kendime güvendim yavrumu kucağıma aldım. Ten tene temasımı eşsiz bir duyguyla yaşadım çünkü yaşattılar ve bir an olsun ten tene temas asla bitmesin diye çaba gösterdiler...❤ Canım doğumum öyle kıymetli 2 insanla yol aldın ki Allah iyi ki böyle bir yol nasip etmiş. Gene olsa gene gözüm kapalı yol alırım çünkü güven dolu mutluluk dolu bir süreç benimle oldu benimle oldular..
Şule hanım bir doktordan çok fazlası asla kelimelerle anlatamayacağım..
Ebem Serap tabirimle Serapcanım o huzur dolu bedenime akıttığın ellerin sanki dün gibi hala hissini hatırlarım..
Mutlu doğumlar mutlu insanlarla olurmuş ben bunu öğrendim..
İyi ki ama iyi kii vardılar...

G-ebe Serap’ın Gebelik Günlüğü: İlk Trimester



                İlk trimesteri anlatacağım evet ama size 25. haftamdan sesleniyorum. Neler olup gittiğini ancak idrak edebilmiş durumdayım diyebilirim. Bu yüzden günlüğümü yeni yazmaya başladım. Şunu söylemeliyim ki; yazarken amacım sizleri eğitmek ya da en süper gebe benim bu işi en iyi ben bilirim mesajları iletmek değil. O yüzden benden en mükemmel gebeliği bekleyen eski dostlara kötü bir haberim var. Herşey oldukça sıradan. Dümdüz gebelik işte :) Bakarsınız kendinizi bulduğunuz yerler olur, mesajınızla “ben de öyle hissetmiştim ya da hissediyorum”. Dersiniz...  Belki de “amaaaan bize ne “ dersiniz ve sadece oğlum ve benim için güzel bir hatıra olur.


     
        Ne diyorduk? Heh, ilk üç ay!


      Aslına bakarsanız ilk üç ay hakkında konuşmak istemiyorum. Bebeği öğrenmenin sevincini çık, geriye çok bişe kalmıyor.

      Ben reglim bir gün geçtiğinde öğrendim. Zaten biliyormuş gibiydim. Önceleri hep hissediliyor derlerdi de inanmazdım. Yine de bi panik olmadı değil, içinde insan büyümeye başlamış az şey mi?


   
İlk resim


  Altıncı haftamda ilk kontrolüme gittim ve bebeğimi mercimek tanesi olarak gördüm. O zamandan bu zamana çok şey değişti ama öğrendiğim an ile şimdiki andaki hislerim arasında fark yok. Öyle sağlam biçimde “ben buradayım, artık seninleyim “ dedi ki... Hayatım değişti, düzen değişti, işlerim beklemeye girdi ama bu muhteşem şey hepsine azcık bekleyin ya da giden gitsin demeye değdi.


       Günler geçerken ne zaman kusacağım diye beklemeye koyuldum. Beklediğimde kaldım çünkü öyle bişe olmadı. Bence harika ! Bunca şeyin üzerine bir de her sabah mide bulantısı cidden çok zor olmalı.

      İyi o zaman dedim. İlk aylar kilo veriliyordu sonuçta ve bence ben de vermişimdir. Ya da en azından almamışımdır diye düşünürken 13. Hafta bitiminde yazıyla “beş” rakamla “5 “ kilo almışım. 59 kilo ile başlayıp 64 kiloyu kondurmuşum tartıya.

     Neeeeeeeey!

     Ne demek ney? Maşallah iyi yedin Serapcığım. Dünya var yer misin deseler yiycektin. Yarasın tosunuma ama yaramaz o ayrı!

      Önceden sorsalar gebeliğin boyunca kaç kilo alırsın diye , muhtemelen Ebru Şallı’ dan az alırım derdim. Fakat o iş öyle olmuyor yengecim. O nasıl bir iştah, o nasıl yemekten keyif alış. Ya pilav ve salata o önündeki. Sanki bayılıp bayılıp tekrar yiyormuşum gibi.

      Bir de aşerme meselesi var ki onu da sadece bu aylarda yaşadım. Ne aşerdim peki? Beni tanıyanlar ne kadar elit olduğumu bilirler o yüzden normal 😂 karşılarlar.

    Bir insanın canı sushi isteyebilir. Bence gayet normal bişe. Yasak 🚫 olan herşey cazibeli tabi. Olsun naptım üç beş tane balıksız olanlardan yedim ve konu kapandı.


     Bu esnada annelik hissi var evet ama göbek yok, bebek hareketleri hissetmek yok, ne bileyim tatsız tuzsuz. Üzerine milyon olmuş hormonlar beni deliden hallice hale getirdi. Şahan Gökbakar’ın Dünyanın en hızlı laf sokan adamı diye bir tiplemesi vardı. Onun gibi dolanıyorum ortalıkta. Dersin ki komtan kenan geliyor 🤣 Hemen gidip Psk. Neşe Karabekir’ den randevumu aldım. Zaten daha önce de kendisinden terapi aldığım için psikolojik geçmişimi biliyordu ve seansımızı yaptık. Sonra da ikinci muayenemi oldum. Bunlar 14. Haftanın konuları olduğundan şimdilik burada bitiriyorum.

     Ondan sonra da zaten 15. 16. Haftalar falan geldi ama insan zamanın nasıl geçtiğine inanamıyor. 😍

    Bir sonraki günlükte görüşürüz. Bana yazın, selam verin, öpücük gönderin. Ne bileyim işte içinizden ne geliyorsa... Okuyan , benimle paylaşan herkese teşekkür eder, sarılırım❤️


    @g-ebeserap instagram kullanıcı adını olur. Dilerseniz oradan bağlantı kurabilirsiniz...


   




             

ÇATI MUAYENESİ




                        EYVAH YA ÇATIM DARSA!


                        Çatı muayenesi gerekli mi?





         Merhabalar, size kendi gebeliğimin on dokuzuncu haftasından sesleniyorum.

   Gebelik döneminde her anne belli başlı kaygılar yaşar. Bu tabi ki de çok normal, her anne gibi benim de kaygılarım var. Ancak; bilgi bazı konulardaki kaygılarımızın azalması için muhteşem bir kaynaktır. Mesela yukarıdaki konu ile ilgili hiç kaygım yok çünkü; yeterli bilgiye sahibim. Umarım bu yazıdan sonra siz de benim gibi hissedersiniz .❤️


   Öncelikle çatı denen şeyin ne olduğundan bahsedelim. İsmi pelvis olan ve birbirinden bağımsız kemiklerin bir araya gelip kaslar ve bağlar aracılığı ile birbirine tutunduğu bölgedir. Örneğin kuyruk sokumu, leğen kemiği, sakrum  ve oturma kemiği olarak bildiğiniz kemikler pelvis denen kemik yapıyı oluşturmaktadır. Ortasındaki boşluk ise bebeğinizin doğumda kullanacağı yoldur. Bu yoldan geçilebilmesi için bebek ve pelvis uyum içerisinde olmalıdır.


    Çatı muayenesi ; doğumdan önce vajinal muayene yolu ile , o bahsettiğim bebek yolunun çapının ne kadar olduğunu tespit etmek üzere yapılan işlemdir. Bu muayeneyi tüm doktorlar rutin olarak yapmaz. Bir çok muayene sonrası anneye çatısının dar olduğu ve doğum yapmaya müsait olmadığı belirtilmiş ve normal doğuma olan inancını yitirmesine neden olunmuştur ve maalesef sırf bu yüzden sayısız gereksiz sezaryen gördüğüm için ayrıca üzgünüm.


   Bu muayene tespit için asla kesin sonuç vermez. Sadece önfikir olabilir, ya da anneye daha fazla gevşemesini tavsiye etmek için yol gösterici olabilir. 38. Hafta civarında bakıldığından pelvis doğumdaki halinde olmayacaktır. Doğuma kadar ve Doğum esnasında bedenimiz relaksin gibi bedenimizi gevşeten, kaslarımızı ve bağlarımızı yumuşatan hormonlar üretir. Dolayısı ile muayenedeki ile aynı olmaz. Yani çatınızın genişliğini ancak ve ancak doğum esnasında anlamak mümkündür. Yapılan çatı muayenesi zaten çok da rahat olmayan annelerimizin Doğumdan daha fazla korkmasına neden olup, direkt sezaryen randevusu almasına yol açar.


    Oysa ki bir anne, doğumdan önce bu bilgiye sahip olup, sakince bebeğini karşılayacağı güne odaklansa, onunla iletişim kursa, egzersizler , nefesler ve gevşemelerle pelvik kaslarını esnetse doğumu için bundan daha güzel önlem olamaz.


     Çünkü doğum; hesap kitap yeri değil. Doğum: güven, mahremiyet, sevgi,saygı , coşku, heyecan yeri.


    Doktorunuza çok güveniyorsunuz ve yeri gelmişken belirteyim amacım bu güveni sarsmak değil. Aksine bedeninize daha fazla güvenip, onunla sorumlulukları paylaşmanıza yardım etmek. Tıp bilimi çok ilerledi evet ama, her şeyi bilmek mümkün değil. Bazen çok zor doğurur dediğim kadınların fazlaca kolay doğumlar yaptığına şahit oldum.


   Şimdi beni daha iyi anlayabilmek için elinize bir kalem alıp sıkın. Artından kalemi üstten itmeyi deneyin. Kalem ilerlemiyor ya da zor ilerliyor değil mi? Öyleyse elinizi gevşetin ve bir daha deneyin. Kalemin kolayca ilerlediğini göreceksiniz. Yaptığınız tek şey kaslarınızı sıkmak ve ardından gevşetmek oldu. Elinizdeki kemikler ilk denemenizde dardı ama sonradan genişledi diyemeyiz değil mi? Yani sadece kasları gevşeterek doğumda neler değişebileceğinizi görün ve inanın istiyorum.


    Sonuç olarak doğumu denemeden olup olmayacağını bilemeyiz. Çatı muayenesi gibi bir işleme açıkçası ben girmeyeceğim. Doğum esnasında eğer öyle bir şey varsa tıbbın imkanlarından yararlanmak bir kaç dakikaya bakar. Gerekirse sezaryene giderim. O zamana kadar bana ve bebek bekleyen diğer annelere düşen; gevşemek, sakin olmak, eğitim almak, yoga nefes çalışmaları yapmaktır. Kontrolcülüğü bırakıp, bebeklerimize yumuş yumuş anneler olmak için hamileliğimizin tadını çıkarmaktır. 😍

    Çatısı gerçekten dar olan kişi sayısı oldukça azdır. Binde bir gibi bir oran... Sizce de bu oran için bu kadar kaygı fazla değil mi? Ama doktor öyle diyor di mi? O zaman başka bir doktordan daha fikir almaya ne dersiniz ? Doğumla ilgili kararlara aktif katılın. Eğitimle bilinçlenin ve size uygun Doğum tercihleri yapın.


    Umarım ki bu yazı ihtiyacı olanlara ulaşır ve dilerim ki her anne bebeğine hayal ettiği şekilde kavuşur. Görmeyip, tanımayıp bu yazı ile ulaştığım her anneye tüm içtenliğimle sarılıyorum. ☺️

Dilerseniz beni instagramdan g.ebeserap kullanıcı adı ile takip edebilir, sorularınızı sorabilirsiniz. Vaktim olduğunca cevaplarım .

Sevgilerimle...

Serap Sağır

Berna'nın Doğum Hikayeleri





                 Uzuuun bir aradan sonra yeniden merhaba!

        Bugün size bir anne, iki doğum hikayesi anlatacağım. Benim için çok özel çünkü, yaptığım radikal çalışma değişikliğinde el ele tutuştuğum ilk kadın bugünlerde üçüncü çocuğunu dünyaya getirdi. Adı Berna.

        İlk doğumu bir miktar travmatik geçince, sonraki doğumu için araştırmalara başlamış. Uzun süre İstanbul Doğum Akademisi' ni takipte kaldıktan sonra yollarımız kesişti. O tarihlerde almış olduğum doğuma hazırlık eğiticiliği eğitimimin staj grubunu açmak üzereydim. 2015 şubat ayında kar fırtına derken buluşabildik ve çok eğlenceli bir eğitim süreci geçirdik.

       Buraya kadar her şey yolunda ancak; o sıralar gittiği doktoru bebek makat geliş olduğu için sezaryen önermiş. Bebekler her zaman baş geliş olarak yerleşmeyebilirler. Hiç bir şey yapmadan dönmeleri mümkün olabilir ancak son haftalarda yer daraldığı için dönemeyebilirler. Bu noktada bir takım alternatif yöntemler yardımcı olabilir. Örneğin; masaj, derin gevşeme, bebekle konuşma, bir takım hareketlerin düzenli biçimde yapılması, moxa çalışması, psikodrama gibi.

      Berna'nın bebeği de eğitim sırasında yaptığımız, içimdeki bebeğe sesleniş çalışmasından sonra baş gelişte karar kılmıştı. Bu sıralarda 36. haftasındaydı. Kursun 3. buluşmasına geldiğinde doktorunu değiştirmek ve doğumunda kararlara aktif katılımına izin verecek bir doktorla çalışmak istediğini belirtti. O gün eğitim bittikten sonra suyu geldi ve o an Dr. Şule Selman'ile doğuma karar verdiler.

       Eğitimden çıkıp hastaneye gittik. Orada öğrendiklerini uyguladı. Ben de masajlar, aktif doğum pozisyonları, aromaterapi, olumlamalar gibi rahatlatıcı tekniklerle yanındaydım. Doktorumuz tıbbi takiplerini yaparak anne ve bebek sağlığını korudu. Dört saat içinde ilaçsız, hızlı ve kolay bir doğum gerçekleşti. Ten tene temas, kordonun geç kesilmesi gibi ritüellerimizi de tamamladıktan sonra çekirdek ailemizi odalarında yalnız bıraktık.

       Hikayenin başka bir ayağı da şudur ki; Dr. Şule Selman ile yollarımız bu doğumda başladı ve bir daha ayrılamadık. İki buçuk yılda bir sürü doğumdan mutlulukla ayrıldık. :)

       Berna doğurdu bebeğini büyütüyor ben diğer doğumlarla ilgileneyim diyorken, bir kaç ay önce yeniden hamile olduğunun haberi geldi. Meğer altıncı ayındaymış. Doğumunun denk geldiği sıralarda Şule hanım izinde olacaktı. Bir başka tatlı mı tatlı, abla mı abla doktorumuz Aylin Atakır'a muayenelere başladı.

       Bu arada ben de bir hafta tatile çıktım ama bebeğim ebesini bekledi. Bir sabah doğumum başladı hastaneye gidiyoruz diye arandım. Hastaneye gittiğinde doğumhaneye çıkılacak aşamaya gelinmiş bile. Ortamı görmeniz lazım. Işıklar kısılmış, sessizlik... Berna kendini tamamen dış dünyaya kapatmış, sadece ve sadece doğumuna odaklanarak bebeğini dünyaya getiriyordu. Bir kaç ıkınma ile miniğimiz kucağındaydı. Bu doğum da ortalama iki saat sürdü.Tüm  bunların şahidi ve yardım edeni olmanın ne kadar müthiş bir duygu olduğunu anlatamam.

       Peki; Berna ilk doğumundan sonra oturup, mağdur psikolojisine bürünseydi? İkinci doğumunda seçeneklerini araştırmasaydı ve doğumunda hiç söz almak istemeseydi? Üçüncü doğumunda yaşadığı maddi sıkıntılar yüzünden bebeği ile kavuşma anını, şeklini feda etseydi ne olurdu?

       Bence;  İlk doğum travmatik oldu diye tüm sağlıkçılara güvenini yitirip, sezaryen olmaya yönelirdi. 2. doğumunda zaten sezaryen önerilmişti. 3. doğumu da buna bağlı olarak sezaryen olacaktı ve zaten maddi sıkıntıları da işin içine katınca ssvd denemek istemeyecekti.

        İki doğumunda da bir kadın ve bir anne olarak doğumunu kendi yaptı. Biz de yolunu açıp destek olduk. Bir kadın anneliğe, iki bebek dünyaya güvenle bağlandı.

        Hayatıma giren bu güzel kadına teşekkür ediyorum ve sıkı sıkı sarılıyorum.Allah  her birinize  böyle güzel doğumlar nasip etsin.

                                                                                                           Ebe Serap SAĞIR

Tuba'nın Pozitif Doğum Hikayesi





       Tuba ile 30. haftalarının başlarında Şule Selman'ın muayenehanesinde tanıştık. Doğuma hazırlık eğitiminde kaynaştık ve doğumda destek istemesi üzerine bebeğinin gelmek istediği gün ebelik takibini yapmak üzere sözleştik. O da doğuma kadar olan süreçte öğrendiği nefes, egzersiz, gevşeme çalışmalarını yaparak doğumuna fizyolojik ve zihinsel hazırlığını sürdürdü.

       Henüz 38+3 gebelik haftasındayken bebeği gelmeye karar verdi. Anne bedenini hazırlamışsa, gevşekse ve kaygılardan arınmışsa bebeklerimiz beyin gelişimlerini tamamladıklarında 38-42. haftalar arasında gelmekte özgürler nasılsa. Sabah saatlerinde telefonum çaldı. Tuba hastaneye geçmişti bile. Ben de hazırlanıp yanına gittim. Henüz doğumun çok başlarındaydık, vaktimizi biraz sohbet ederek ve derin gevşemeler yaparak geçirdik.


       Doğumun ilk saatleri çok yavaş ilerleyebilir ve hatta en uzun dönemdir. Bu konuda doğuma hazırlık eğitiminde bilgilendiği için sakince bekledik. Peki bizi bu dönemde odada tutabilirler mi? hayıııır! Doktorumuzdan izin alıp kantinde balkon sefası yaptık. Selfie çektik. Güneş doğum güzeline vurduğundan o daha güzel çıktı tabi :)

      Hem dalgaları karşıladık hem çay içtik. Ben bu durumlara alışık olduğumdan rahat tavırlarımla dikkat çektim. Tuba dikkat çekmedi ,çünkü kimse onun doğum sürecinde olan bir anne olduğunu anlamadı. :) Oradan kalkıp merdivenleri inip çıkmaya başladık. Sonra bir dakika ben neden merdiven çıkıyorum ? sen çık diyerek kenarda bekledim. Tuba'da hak verdi nitekim. Merdivenlerin ortasında dikilen bir ebe, bir katı sürekli inip çıkan bir gebe. Her şey çok doğal. :) Amacımız aktif kalmak ve yer çekimi etkisi ile bebeğin ilerleyişine yardım etmekti.
  
    Odaya gidip biraz daha gevşeme ve rebozo çalışması yaptık. Her dalgada nefes tekniklerini kullanarak gevşek kalmasını ve bebeğe giden oksijen miktarını arttırdık.  Zaman geçmesine rağmen doğum dalgaları istediğimiz düzene gelmemişti. Doğal tüm teknikleri denedikten sonra çok düşük dozda oksitosin başladık Şule hanımın kararıyla. Yarım saat geçmeden doğum dalgaları düzenli hal aldı. Tuba ile aktif doğum pozisyonları ve nefes çalışmaya devam ettik. Artık doğum çok güzel ilerliyordu.  İki saat sonraki muayenede 5 cm açıklığa ulaştık.

     Bu seviyeden sonra eğer ortam şartları uygunsa, gebe gevşek kalabiliyorsa, bire bir destek alıyorsa doğum genellikle kısa sürede gerçekleşir. Gebeciğim dediğim her şeyi yaptı. Birlikte oturup birlikte kalktık. Hatta birlikte nefes aldık. Bir süre sonra ıkınma hissi geldi ve biraz da o kısımda yapılan teknikleri uyguladık. Bu aşamada. Bana "iyi ki varsın " demesi nasıl bir his anlatamam. Her şeyin yolunda olduğunu, bebeğini kucağına vermemize çok az kaldığını söyledim. Tabi ki yoruldu, tabi ki bazen acaba yapamayacak mıyım dedi ama hiç pes etmedi. Doğum anne, baba, ebe, doktor ve diğer tüm aile bireylerinin ekip olarak çalıştığı bir eylem. Bu süreçte güven olduğunda her şey harika gidiyor. Ve öyle de oldu. 

     Artık bebeğimiz dışarı gelmeye hazırdı. Son aşamada da Tuba'cım ne dediysek yaptı. Her kadının bedeni birbirinden farklı olduğu için sanıyorum ki en çok çalıştığımız kısım bebeğimizin son yolunda oldu. Hiç bir müdahaleyi rutin olarak desteklemesekte bazen işleri yoluna sokmak için hayati önem arz edebiliyor. Kontrol çok güvendiğimiz doktorumuz da. Epizyotomi açarak bebeğimizin gelişine yardım etti.

    Bir iki dakika sonra artık minik kız annesinin güvenli kucağında ten tene temas yapıyordu. Göbek kordonu hemen kesilmedi ve plesentadaki kök hücre içeren kanını geri alması sağlandı. Annesi ile ilk bakışmalarını ve ilk aşkları başlamış oldu. Bir süre sonra hemşire ablaları bebeğimizi annesi hazırlanırken bakım yapmak üzere aldılar. Odaya indiğimizde bebeğimiz de geldi. Tuba yatağına alınırken o da babasının kucağındaydı. Nasıl hayran nasıl tatlı baktığını anlatamam. Zaten en sevdiğim kısım bu oluyor. :) Sonrasında emzirme devam etti. Sevgi ile vedalaştık.Sarıldık. Ailenin o mutluluğu tüm yorgunluğumuzu alıp götürüyor. Çekirdek ailemizi baş başa bırakarak yanlarından ayrıldık. 

Her doğum sonrası anneden mutluluk hormonları bulaşıyor. Ben de o mutlulukla yol üstündeki kedilere koşuyorum. O aşırı mutluluk hali hayvancıklara patlıyor ve ilk defa gördükleri bu insan türü onları biraz korkuttuğundan kaçıyorlar. Oysa ki çok iyi niyetliyim. Pisi pisi diyerek yolda sırası ile 30-40 kediye bulaşan bir insan görürseniz bilin ki benimdir. :)

Bu sabah Tuba'dan çok güzel bir mesaj aldım. Dedim ya çok güzel insanlarla karşılaştırıyor bu iş beni...

Her kadının "iyi ki vardın, iyi ki elimi tutandın" diyebileceği bir ebesinin olacağı günlere ulaştığımızda her şey daha güzel olacak.

Sevgilerimle:)
Ebe Serap SAĞIR

Elif' in Doğal Doğum Hikayesi





          Elif ile Dr. Şule hanımın muayenehanesinde tanıştık. Gayet resmi biçimde doğumda ebe desteği için sözleştik. Henüz bir iki ay içinde birbirimizi görünce kahkaha atarak sarılacağımızdan habersizdik tabi ki. 

         Zaman geçiyor ve doğum yaklaşıyordu. Peki Elif bu sıralarda ne yapıyordu? Bilmiyorduk. Sanıyorduk ki Elif evinde oturmuş hanım hanım doğumunu bekliyor. Facebooktan gördük ki teleferikte! Neyse tamam geziyor işte derken ertersi gün Eyüp Camii' ne ziyarete gitmiş. Doğum yaklaşmış dediğim 40 hafta bu arada. 40+1, dur bakayım sayfasına ne yapıyor derken Sultanahmet'de check in görüyorum. Doğum yapmak üzere olan gebe değil de alman turist edasıyla bir kaç gün daha geçirdikten sonra nihayetinde bebeği gelmeye karar veriyor.

       Hastanede buluştuğumuz sırada bir kaç cm açıklığı olduğu söylendi. Gülüyoruz, konuşuyoruz... Her yeni dalga gelişinde sevindik. Aktif doğum pozisyonları, nefes teknikleri, imgeleme gibi yöntemlerle hiç ilaç almadan bedenindeki doğal ağrı kesici hormonu açığa çıkardık. Aroma terapi kullanarak gevşeme, ferahlama gibi ihtiyaçları karşıladık. Pozitif olumlamalarla bebeği çağırdık. Anne va bebek sürekli iletişim kurdular. Bu onların birlikte yaptıkları ilk eylemdi!Birbirimize sarılarak dalgaları karşıladık. Ben ona masaj yaparken o da bana yaptı( sevme de ne yap? ) Şule hanımdan öğrendiğimize göre bebeğin yüzünün anne karnına doğru bakması gerekirken, tam tersi yani ön tarafa doğru bakıyormuş. Anne karnına doğru baktığında ilerleyişi daha kolay oluyor ama bu tür durumlar için kullanılan pozisyonlar ve tekniklerle miniğimiz yavaş yavaş aşağıya indi. Tüm bu süreç 3-4 saat kadar sürdü. Tabi ki 3. doğum olmasının etkisi büyük.

     Zaman ilerledikçe Elif'in ıkınma hissi gelmeye başladı. Bu sırada yoğun pozisyon, masaj ve çeşitli nefes teknikleri ile biraz daha yardımcı olduk. Doktorumuz Şule Selman zaten hep yanımızda ve içimiz rahat biçimde biraz daha çalıştık. Doğum masasına geçtik, bebeğin pozisyonu nedeniyle kısa bir süre bekledik ama doktor teyzesinin  ufak yardımıyla doğum yolunun son kısmına da girmiş oldu. (Elif daha sonra bu kısmı koç burcu olmasına ve boynuzlarını takmasına bağladı. :)) Artık dışarı gelmeye hazırdı. Bir kaç ıkınma ile birlikte her hangi bir yırtık, epizyotomi ( vajinal kesi ) oluşmadan bebek ve annemiz buluştu.

   Bu sırada çektiğim resimlere baktıkça duygulanmamak elde değil. Elif kucağındaki bebeğiyle konuşuyor, onu çok sevdiğini söylüyor ve fırsat bulduğu her dakika bize teşekkür ediyordu. Kızının nasıl güzel olduğunu anlatamam ( Türkiye henüz bu güzelliğe hazır olmadığından fotograf koymuyorum :D ). İlk emzirme ten tene temas sırasında gerçekleşti. Zaten dikişi olmayacağı için hemen odaya indik ve ailenin diğer bireyleriyle onları buluşturduk. Sonra da Şule hanımla oh ne güzel doğumdu sarılmamızı yaptık. :)

     Ebe olduğunuzu düşünün, yeni doğum yapmış bir kadın size "çok mutluyum" diyerek tontiş kızı ile resimlerini gönderiyor, ebeler haftanızı yine o güzelliğin resimleri ile kutluyor. Siz olsanız bu işi sevmez misiniz? 

      Yaklaşık bir hafta sonra kontrol günü muayenede görüştük ve bahsettiğim görünce kahkaha atıp sarılmalar orada gerçekleşti. Ben bu iş sayesinde böyle "candan" kadınlarla tanışıyorum. Hayatıma anlam katıyorlar.

       Elif ve minik kızına ailenin diğer üyeleriyle birlikte mutlu, sağlıklı bir ömür diliyorum. Her başlangıçları bu kadar güzel olsun.

                                                                                 Ebe Serap SAĞIR

   

Büşra' nın anne-bebek dostu sezaryen hikayesi


Her bir doğum ayrı heyecan, ayrı mutluluk. İşimle ilgili kiminle konuşsam "ne güzel mesleğin var" lafını duyuyorum. Sadece benden dinledikleri bir kaç cümle ile bile yüzlerinde gülümsemeler oluşuyor. Gerçekten de orada olmak, bir bebeğin elinden tutup yardım eder gibi annesi ile el ele tutuşmak, yüzünde endişe gördüğünde onu rahatlatmak, bir babanın bebeğinin doğumunda aktif rol almasına yardımcı olmak ve tüm bunların sonunda o muhteşem buluşmanın bir parçası olma duygusu tarif edilemez. Yine de dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım sizlere.:)

Minik Feyza'nın ailesi ile o annesinin karnında 28. haftalıkken tanıştık. Doktorları Şule Selman benimle tanışmaları için yönlendirmiş ve bireysel eğitim yapmak üzere evlerinde buluşmuştuk. Bir gün süren eğitimde kafalarında artık soru işareti kalmamıştı. Doğum ekibine güvenleri tamdı ve bebeğimiz gelmeye karar verdiğinde tekrar buluşmak üzere evime döndüm.

39. haftanın sonunda doktor muayenesine gittiklerinde nst de ufak ufak dalgalanmalar başlamıştı. Bebeğimiz gelmek üzere hazırlığını yapıyordu yani. 10 dakikada bir gelen düzenli dalgalar göründüğü için evde süreci izlemek üzere yanlarına gittim. Büşra oldukça rahattı. Bu arada minyon bir anne ve ultrasona göre dört kiloya yakın bir bebiş var elimizde. :) Karın dışarıya doğru sivri ve bebeğimiz kanala yerleşmekte zorluk çekiyordu. Aslında doğumunu başlatmak istiyor ancak mümkün olamıyordu. Dalgalar düzensiz olarak ilerleyince daha zamanımız var demek ki diye düşündük ve doktorumuzun da izniyle Feyza'yı biraz daha annesiyle baş başa bırakarak döndüm.

Bir kaç gün sonra artık 40. haftayı geçtikleri için daha sık doktor muayenesi gerekiyordu ve bu sefer gittiklerinde doğum dalgaları hafif hafif başlamıştı. Bir iki saat içinde hastanede buluştuk. Gittiğimde anne ve babamız beni çok sakince karşıladılar. Tabi ki bebekleri ile kavuşacakları anın heyecanı da vardı. Odayı daha karanlık hale getirip gevşeme çalışmaları yapmaya başladık. Dalgalar 10 dakikada bir geliyordu ve Büşra dalgaları hissetmenin çok keyifli olduğunu anlatıyordu. Bu sırada babamız kızının prenses yatağını hazırladı. Cibinliği olmayan prenses olmaz sonuçta.

Böylece bir kaç saat geçirdik, dalgaların arası zamanla biraz daha kısaldı. Masajlar, gevşemeler, imgelemelerle minik Feyza'yı çağırdık. İstediğin zaman istediğin şekilde gel dedik. Önce yapabileceğimiz her şeyi yaptık. Şule hanım geldiğinde muayene etti ve uzun süre geçmesine rağmen açıklık çok azdı. Doğumun olabilmesi için bebeğin pelvisten geçerek rahim ağzına baskı yapması gerekir. Anne ve bebek arasında baş pelvis uygunsuzluğu olduğu için bizim kızımız bunları ne kadar denese de doğumumuz ilerlemedi. Böyle durumlar için hayat kurtaran sezaryen operasyonuna karar verildi. Doğumu için Feyza'ya zaman verdiğimiz ve üzerimize düşen her şeyi denediğimiz için biz doğum ekibinin de, ailemizin de içi çok rahattı. Bu sırada ameliyathane ekibi anne-bebek dostu sezaryen için hazırlıklarına başladı.

Yaklaşık yarım saat sonra ameliyathaneye geçtik. Önce Büşra'nın epidural anestezisi yapıldı. Ardından diğer hazırlıklar. Ameliyathaneler biraz soğuk olmak zorundadırlar ama biz bebeğimiz için bir iki derece daha ısıyı arttırdık. Doğduktan sonra bebeği anne göğsü ile buluşturmak için anne bulgularını izleyen probların sırt kısmına yapıştırılmasını sağladık.

Ameliyat başlarken babamızı da hazırladık. Eşine destek olmak ve bebeği ile doğduğu anda buluşmak üzere başucuna oturdu. Minik Feyza dünyaya gelir gelmez spot ışıklarına maruz kalmasın diye ameliyat ışıkları çevirildi. Loş ortama sakince geldi. Göbek kordonu atımı durana kadar kesilmedi. Sonrasında da hooop ebe kucağına. :) Benimkinden daha çok ihtiyacı olan anne kucağına bir an önce kavuşsun diye doktor muayenesi de 1 dakika sürdü. Ordan hemen annesinin güvenli göğsüne yattı. Babası da elini sırtına koydu. Ameliyat bitene kadar bir arada kaldılar. Bu kadar tıbbi bir ortamda bile böyle mutlulukla dolu bir ana şahit olmak. O ailenin içimiz çok rahat demesi dünyalara bedel. Üçü sevgi çemberlerini oluşturdular. Biz de tanık olduk. :) Zaman böylece geçti, Feyza annesinin kokusuyla uyudu kaldı.

Nihayetinde ameliyat tamamlandı. Büşra'yı hazırlayacakları sırada ben de bebeğin bakımlarını yapmak üzere aldım ve abartmıyorum sadece 5 dakikamı aldı. Babası da benimle birlikte geldi. Bittiğinde asansöre bindirilen annemize yetiştik.  Odaya geçtiğimizde içerideki odada Büşra'yı hazırlıyorlardı. Biz de dışarıdaki odada baba ile ten tene temas yaptırdık. İtiraf ediyorum bu kısmı çok seviyorum. Bebeklerin babalarına verdikleri tepkiler öyle güzel ki. Bir kaç dakika sonra içeriye geçtik ve emzirme faslı başladı. Bu arada akrabalar dışarıda saygı ve sabırla beklediler. Çok meraklandılar, heyecanlandılar ama dokuz ay bekledik, biraz daha bekleriz dediler. Böylece anne,baba ve bebeğimizi çekirdek aile olmak üzere baş başa bıraktık. Daha sonra kapıları geniş aileye açtık. Feyza herkesle teker teker tanıştı.

Bir aile daha doğum travmasız, mutlu biçimde doğumunu tamamladı. Normal doğum planlanırken sezaryene dönmesine değil anne ve bebeğin en sağlıklı kavuşmasına odaklandılar. Doğum için çalıştılar. Zaman ayırıp eğitimlerini aldılar. En sonunda da doğum şekilleri ne olursa olsun üzerlerine düşen her şeyi yapmanın verdiği huzurla içimiz çok rahat dediler. Biz de mecburi yapılan sezaryeni onlar için en güzel hale getirebilmenin mutluluğunu bir kaç gün daha yaşadık. :)

Tabi ki Şule Selman'ın ellerine sağlık. Birlikte çalışmak ne büyük keyif. :)

                                                                                 Sevgilerimle...

                                                                               Ebe Serap Sağır

Facebook sayfamı takip için tıklayınız

instagram takibi için tıklayınız